Murat Çetin
Buna karşılık Carrie Louise İngiltere'de oturuyordu, ama Miss Marple onu yirmi yıldan daha uzun bir zamandan beri görmemişti.
Garip gözükmekle birlikte aslında normaldi bu. Çünkü insan aynı ülkede yaşadığı için eski arkadaşlarıyla buluşmak İçin bir hazırlık yapmıyordu. Çünkü ergeç onlarla karşılaşacağını düşünüyordu. Ama tabii dünyaları başka başka olunca da onlara rastlayamıyordu.

Johnnie bencil, eğlenceye düşkün, tembel köpeğin biriydi. Ama böyleleri garip fikirli idealistlerden daha emindirler. Johnnie'nin bütün İstediği rahat bir yaşam sürmekti. Carrie Louise'in en iyi terzilere gitmesini, yatlar, arabalar almasını ve kendisiyle birlikte eğlenmesini arzu ediyordu.
Böyle erkek çok güvencelidir. Ona rahatlık ve lüksü sağlarsan, kedi gibi mırıl mırıl mırıldanır ve sana da çok İyi davranır.

«Ama ciddi konuşalım. Benim bütün bunlarla bir ilgim olduğuna inanmıyorsunuzdur umarım. Bayan Serrocold'a zehirli çikolata göndermeye kalkışsaydım, herhalde kutuya kartımı koymazdım.»
«Bizim böyle düşünmemizi istemiş olabilirsiniz. Çifte blöf diye de bir şey vardır. Bay Restarick.»

Leonard Wylie adlı bir genci andırıyor. Babası dişçiydi onun. Ama adamcağız yaşlanmış, gözleri görmez olmuştu. Elleri de titriyordu. Bazı hastalar oğluna gitmeyi tercih ediyorlardı. Yaşlı adam bu duruma çok üzülüyor, türlü şeyler kuruyor ve artık hiçbir işe yaramadığını söylüyordu. Oldukça aptal ve yufka yürekli bir genç olan Leonard sanki fazla içki içmeye başlamış gibi bir tavır takındı. Hep viski kokuyor, hastaları geldiği zaman sızmak üze-reymiş gibi rol yapıyordu. Hastaların tekrar babasına döneceklerini, kendisinin bir işe yaramadığını söyleyeceklerini sanıyordu.»
«Öyle oldu mu?»
Miss Marple, «Ne münasebet!» diye cevap verdi. «Olacakları aklı başında herkes Leonard'a söyleyebilirdi. Hastalar başka bir dişçiye gittiler... İyi kalpli insanların çoğu mantıklı olmuyorlar...
0 Responses