Murat Çetin
Cimriydi, bunu hemen anlamıştım, fakat parayı sevdiğinden değil; parasızlık çekmiş, cebinde bir frank olmamanın ve karnını doyuramamanın ne demek olduğunu bilen, gerçek sefaleti tanımış ve yine sefalete düşme korkusunu akıllarından çıkarmayan kişilerin olduğu gibi cimriydi.

Otel sahibi kadın, tombul, boğum boğum ellerini kurularken beni dikkatle süzdü. İnsanların temas kurmadan önce sakınarak birbirlerini incelediklerini eskiden fark etmemiştim. Ölü bir zaman olur, karşılıklı kaçamak göz atmalar.

- Sizce bu tuhaf değil mi? Öğretmen sınıfta bulunur, ama sınıfın bir parçası değildir. Demek istiyorum ki takımda değildir, gruba ait değildir.
- Bu aklıma gelmemişti, diyerek kendimi mazur göstermeye çalıştım.
Güldü ve şunları ilave etti:
- Pek çok çocuk, üniformadan dolayı, otobüs biletçisi veya polis memuru olmak ister. Sizin durumunuzda, öğretmenlik mesleğiyle ortak bir nokta bulduğumu sanıyorum. Otobüs biletçisi arabanın içindedir, ama o da etrafındaki yolcularla aynı kategoriye girmez...

Uzun zaman önce böyle bir şey olmadığını, bizden geriye -çok çok kısa bir süre için!- kalan imgelerin yalnızca bizi tanımış olanların hafızasında uçuşan, biçimi bozulmuş, çoğu zaman karikatürümsü imgeler olduğunu keşfettim.

Bib, sabırsız sabırsız, küçük şikâyet çığlıkları atarak dört dönüyordu. Onun için elimden hiçbir şey gelmiyordu. Benim için elinden hiçbir şey gelmiyordu.
İkimizin de beklemesi gerekiyordu.

Bugün pazartesi, işimin başına dönmek üzere kitabevine gittiğimde ve Madam Annelet o müneccim gözleriyle bana baktığında, az kalsın ona şöyle haykıracaktım:
- Aramayın artık!
Çünkü, gözünden kaçan bir hakikatin peşinde hâlâ
0 Responses