Murat Çetin
Öğrenimi sırasında Aristo felsefesinden hoşlanmamaya başlamıştı. "Filozofun değersizliğinden dolayı değil, felsefesinin verimsizliğinden, yalnızca tartışma ve kavgalara yol açmasından, insan yaşamı için yararlı yapıtlar yaratma bakımından kısır olmasından dolayı" beğenmediğini söylüyordu. Yaşamı boyunca hiç değiştirmediği bu kanısı, onun daha sonraki felsefi durumunu belirlemede önemli rol oynadı.

James I. tahta çıkınca durum değişmiş, Bacon bundan sonra hızla ilerlemiştir. 1607'de başsavcı, 1617'de Adalet Bakanı olmuş, 1618'de Baron Verulam sanıyla soylular arasına alınmış, altı ay sonra da buna Viscount St. Albans sanı eklenmiştir. Fakat bunlar, bütün ömrünü memuriyet dilenmek, yaltaklanmak ve dalkavuklukla bir şeyler elde etmeye uğraşmakla geçiren Bacon'a geç gelmişti. Yazgısı onu, daha iyi vurmak, düşmesinin şiddetini daha da artırmak için bu yüksek konumlara çıkarmışa benziyor.

Bacon, haklı olarak mahkûm edildiğini kabul ediyordu. "Ben rüşveti savunmaktansa rüşvet veren bir kimse olmayı yeğlerim. Elli yıldan beri İngiltere'nin en adil yargıcı ben oldum. Fakat iki yüz yıldan beri de Parlamento, benim hakkımda verdiği karar kadar haklı bir karar vermedi." Aynı zamanda verilen cezanın ülkede adaletin yararına olduğunu kabul ediyor ve "Bundan böyle bir yargıcın veya memurun büyüklüğü onun suçu için bir sığınak olmayacaktır. Bu benim için az avunulacak şey değildir. Birkaç sözcükle anlatmak gerekirse, bu altın çağın başlangıcıdır" diyordu.

Bütün yanlışlarına karşın Bacon, yeni bir dönemi müjdeliyordu. Başkaları geçmişe özlemle bakıp batan bilgi güneşinin son ışıklarında ısınmaya çalışırken, o yeni ve daha da parlak bir çağın yaklaşmakta olduğunu sezmişti. Ona göre insanlığın özlediği cenneti, geçmişte değil, gelecekte aramalıydı. Platon'un ünlü benzetmesinde olduğu gibi karanlık bir mağarada arkalarını ışığa çevirmiş oturan ve önlerinde yalnızca gerçeğin gölgelerini izleyenlerin gözlerini ışığa çevirdi.

Eleştirileriyle geçmişin kurduğu dizgeleri yıktı, insan aklında doğmaya başlayan yeni düşünceleri dile getirerek bilgide yeni hareketin başarılı olmasını sağladı. Fakat Bacon, büyük ve tam bir felsefi dizge kurmuş bir kişi değildir, daha çok kendisinden sonra geleceklere felsefe ve bilim yolunu göstermiştir. Kendi döneminde bilimin bazı dallarındaki gelişmeleri bile iyice izleyememişti. "Dünyayı harekete getiren zihinleri o harekete geçirdi." Kendisi, "Ben yalnızca diğer zekâları bir yere toplamak için çanı çaldım" demektedir.

O dönem üzerinde yetkenin ağır baskısı duyuluyor, skolastik dizgenin temelini oluşturan varsayımların doğruluğu hakkında hiçbir soru sorulmuyordu. Onlar hakkındaki tartışmalar hep bir daire çevresinde dönüyor, gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmuyordu. Bacon, yalnızca "bilimin örümcek ağlarını ortaya çıkardığını, bu ağların ipliklerinin ve işlerinin inceliği bakımından hayran olunmaya değer olduğunu, fakat hiçbir cevher ve yararı olmadığını" söylüyordu.
Bacon'ın amacı düşünmeyi somut deneylerle verimli bir ilişkiye sokmaktı.

Tarih bakımından herkesin görüşüne karşıt bir görüşü vardı. Yaşadığı dönem için diyor ki: "Bu dönem eski dönemdir, çünkü dünya yaşlanmıştır. Kendimizden geriye doğru hesap ederek eski saydığımız dönem, eski değildir." Bundan şu sonuca varıyor: "Aslında Greklerden aldığımız bilgelik, bilginin ancak çocukluk çağına benzer ve çocuklara özgü özellikleri taşır; konuşabilir, ama soyunu çoğaltamaz; tartışmalar bakımından verimlidir, fakat yapıt bakımından kısırdır." Aynı neden onu insanların gelişme yeteneğiyle ilgili çok kötümser bir görüşe götürüyor: "Bir ırmak gibi akan zaman bize hafif ve şişirilmiş şeyleri getirmiştir. Ağır ve katı olanlarsa suyun dibine çökmüştür."

Bacon, doğayı iyice anlayıp, onu insanların hizmetinde kullanmayı sağlayacak güvenilir bir dizge kurmak istiyordu. Bilgi "Yaratanın ün ve görkemini artırmak, insanın durumunu düzeltmek" için aranacaktı. Bacon için biricik doğru bilgi, güç olan bilgiydi. "Bilgi erktir" diyordu, fakat dar yararcılığı da kabul etmiyordu.

Ona göre bir hareketin doğruluğuyla ilgili yargı, sonuçlarına göre verilir; fakat sonuçlar bireyin değil, devletin iyiliğine yönelik olmalıdır. Felsefesi bu yönden pragmatizme benzemektedir.

Bacon'da bugünkü demokratik düşünceler yoktur. Demokrasiye inanmıyor, geçinmek için çalışmak zorunda olanları, tıpkı Grekler gibi, küçük görüyordu. Halkının büyük bir bölümü okuyup yazma bilmeyen o dönemin İngilteresinde zaten demokrasinin var olamayacağı açıktır.

Yeni Atlantis, kendisinden önce yazılan ve ideal bir devleti anlatan yapıtların etkisinde kalmıştır. Platon'un
"Devlet"i gibi siyasal felsefe yapıtı olmadığı gibi Sir Thomas More'un "Utopia"sı ve Swift'in yapıtları gibi ekonomik bir eleştiri ve yerme de içermez. Daha çok kişisel bir ideal ve düşlem ürünüdür. Ben Salem halkının ahlak ve töreler üzerine anlattığı şeyler insanlığın nasıl olması gerektiği konusunda Bacon'ın düşüncelerini göstermektedir.

Bundan sonra bizden ayrıldı; ona birkaç altın vermek istediğimiz zaman gülümseyerek "Bir iş için iki kez para alamam" dedi. Bundan benim anladığıma göre, görevi için devletin kendisine verdiği paranın yeterli olduğunu söylüyordu; çünkü, sonradan öğrendiğime göre, onlar rüşvet alan memurlar için "iki kez ücret alıyor" derlermiş.
0 Responses