Murat Çetin
Burçlara olan inancım her ne kadar Kenan Evrenin demokrasiye olan inancı kadarsa da Yay Burcu'nun şanslı olduğuna inanırım.

Birdirbir bilmiyorsanız tarif edebilirim aslında.
Şimdi sırayla eğiliyorsunuz. Böyle eller dizde popo dışarıda...
Sonra arkanıza geçiyorum, gerilip gerilip...
Neyse yaaa başka bişeyi tarif eder gibi oldu. Birdir biri unutalım isterseniz. Uzun eşek oynarız... O da şöyle oynanıyor. Siz öne doğru eğilip, sırayla birbirinizin bacakları arasına kafanızı sokuyorsunuz, ben de arkanıza geçiyorum. Sonra gerilip gerilip....
Allah allah gene başka bişeye benzedi bu ya..
Lan şöyle edepli bir oyun öğretmediler ki çocukken.

içkim yok, kumarım yok, gece hayatım yok...
Şimdi gene aranızdan bazı kaltaklar çıkıp - ki sanmıyorum - "Böyle renksiz bir adamla biz naapıcaz?" diyebilir.

-Üzülme oğlum. Seninkisi hiç olmazsa terketti. Bir arkadaşım anlattı. Telefon dinleme servisinde çalışanlardan birinin karısı onu yedi aydır aldatıyormuş.
- Ciddi misin? (Araya ses girer)
- İsmi nedir?
- Alooo.. Yahu biri girdi araya...Selami orda mısın?
- Burdayım burdayım...İsmini söylemedi... Ama durum daha da acıklı aslında...
(Araya giren ses)
- Nedir acıklı olan?
- Çocuğu da ondan değil bir başkasından. (Araya giren ses)
- Yapma ya...
- Alo Selami benimle değil başkasıyla konuşuyorsun oğlum.
(Araya giren ses. Ağlamaklı?)
- N'oolur ismini söylesen be?
- Aaa Fikret senin sesin değil bu ses?
- Onu diyorum be Selami. Bir saattir benim yerime bir başkası ile konuşuyorsun.
(Ağlama sesi)
- Hüüüü.. biliyordum biliyordum...
- Selami ağlamasana be oğlum...
- Ben ağlamıyorum...
- Yahu kim ağlıyor, öyleyse?
- Bilmem...

Hükümet sıralarında yeşillik olsun diyerek sadece Cemil Çiçek bırakılmıştı. Cemil Çiçek saksı saksı oturuyor, arada bir su içerek fotosentez yapmaya çalışıyordu.

"Yay insanı Zodyak'ın en hareketlisidir. Bir dağa tırmanırken ya da kayak tahtalarının üzerinde seks yapmadıkça'da gerçek yay sayılmaz."
Buyrun bakalım... Yahu necip Türk milleti için kekliği düz ovada avlamak bile sorunken yay burcunu dağlara çıkartmanın alemi ne?
Sonra kayak tahtaları tamam, ama kayak sopaları ya bi yerime batarsa?
Hadi dağda bu işi yapmaya karar verdim diyelim. Beni o durumda yakalayan köy korucularına ne diyicem?
Üstelik eroskop 96 dergisindeki erotik falım şöyle bir cümle ile bitiyor;
"Yaz ayları yay burcu için halka açık mekanlarda sevişme duygusuyla geçecek."
Savulun bre...

Öbürleri "adil düzen", "iki anahtar" filan deyip geçiştiriyorlar. Oysa soygun düzenini açık açık sürdüreceğini ilan edebilmek cesaretini gösteren tek çete, pardon parti Menfaat Partisi'dir.
Sloganımız açık ve nettir.
"Ne götürürsek fifti fifti..."

Aslında önceleri sahneye giyinik çıkan Japon komedi sanatçıları "Japonlar'ın herşeyi küçük" geyiğine sinirlendikleri için sahneye çıplak çıkmaya ve Japon sanatının büyüklüğünü dünya kamuoyuna bu şekilde göstermeye başlamışlardır.
Japon seyirciler sahneye çıplak çıkan ve kıçıyla bir üflemeli çalgı çalan Japon komedyene "Rez ito aleto" diye bağırırlar. Bu "Bir daha isteriz" anlamında bir cümledir. Komedyen bunun üzerine ayağa kalkar ve üstündeki bir avuç büyüklüğündeki bezi çıkartarak seyircilerin sanatını daha yakından tanımalarına olanak sağlar.
Karamürsel'deki seyircilerin "Rezalet" diye bağırmalarına rağmen Japon komedyenin tribünlerin önüne kadar gidip sanatını yakından göstermesi de bu yüzdendir.

- Bi dakika göz yaşlarımı şileyim hocam.
- Ne o, ağlıyor musun?
- Yok bişey hocam, yok bişey. Gözüme laiklik kaçtı da... Buyrun sizi dinliyorum.
- Şu hesabı yeniden bir yapalım bakalım Şevket.
- Siz de mi hocam? Verilmeyecek hiçbir hesabım yok benim. O Mercedes halamın oğlunundu, ben boş zamanlarımda taksicilik yaparım diye ondan ödünç almıştım. Kaçak olduğunu bilmiyordum.
- Yahu ondan bahsetmiyorum Şevket. Şu laiklerin sayısını hesaplayalım demiştim.
- Haa pardon bu aralar pek hassasım da... Peki başlayalım o zaman. Elde var iki...
- Höst höst... Yahu bizi niye sayıyorsun Şevket?
- Geçen gün televizyonda "laikliğin teminatı biziz" demiştin ya hocam?
- Sen halka söylediğimize ne bakıyorsun a benim koca kafalı Şevket'im. Ayrıca o laf kısmen doğru. Biz olmasak laiklik kimin umrundaydı. Halk laikliğe bizim abuk subuk demeçlerimizden sonra sahip çıktı.
- Haklısınız efendim. Fırrrrk...

Bir gazeteci de pipisi açıkta çocuğunu kucağıma verdi.
Çocuğun pipisini öpmemi istiyor. Öperken resim çekecekmiş. Deli mi ne? Sting "Maraba Televole" dememek için dişim ağrıyor numarasına yattı, ama az sonra aynı ekip yanlarında bir dişçi ve dişçi koltuğu geri geldi.
Ben bir gelin arabasında gazetecilerin davetlisi olarak tanımadığım birilerinin düğününe giderken, Sting sahilde dişlerini çektirmemek için "Maraba Televole" diye bağırıp duruyordu.

Bir başka televizyon kanalı Türk bayraklı tişört giydirip beni, Kenan Evren'le buluşturdu. Kenan bey nazik bir adam. Bana resimlerini hediye etti, özellikle "Denizi seyreden çıplak kadın" adını verdiği resimi çok ilgimi çekti. Resimde kadın yoktu çünkü.
"Netekim burası küçük bir muhit, kadın çizersem dedikodu olur. Kenan Paşa eve kadın atıyor derler evladım" dedi.

Aslında okula gitmeden de jinekolog olunabileceğini ilk kez ispatlayan benim. Evet diplomam yok ama sonuçta jinekologların temel görevi kadınların çocuk doğurmasını sağlamak değil mi? Şu anda elliye yakın kadın benim sayemde doğurdukları çocukları ve kocaları ile mutlu bir hayat yaşıyorlar.
Çocukların tümünün bana benzemesi ise tamamen Allahın bir hikmeti işte...

Ayrıca Her cuma namazı çıkışında sekiz yıllık eğitime karşı olan "Eğitim düşmanlarını" dağıtmanın yolunu da ben buldum. "Koşun, koşun. Laikler iki sokak ötede sekiz yıllık eğitimi destekleyenlere altın dağıtıyorlar" diye bağırmasaydım bugün bu gösteriler hâlâ sürüyor olacaktı.

- Sonra yanındaki kadını defedeceksin.
- Karımı mı ? Hemen efendim...
- Yok canım yengeden bahsetmiyorum. O sarışın kadından bahsediyorum.

Nermin Erbakan da koalisyona asla alışamadı. Kocasının bir kadınla koalisyon yapabileceği fikrine hazır değildi.
Bu yüzden Özer bey'e her karşılaştıklarında "Özer hanım, Tansu bey nasıl ?" deyip durdu. Bu sinir bozucu diyalog hükümetin sonunu getirdi.

Hakkı Devrim:
Çetenin en yaşlı üyesi olduğu için onu tetikçi yapmadım. Saygın bir görüntüsü olduğu için onu olay mahallindeki yalancı şahit olarak değerlendirmek istiyorum.
Diyelim ki bize saldıran bir çete mensubunu dövüp tüydük. Hakkı bey amca derhal olay mahalline intikal edip, bizim peşimize düşecek polislere ters tarafı gösterecek.
"Bu tarafa kaçtılar evladım." "Sağol beyamca."

* Uğur Mumcu'nun katilleri yakalanmasın artık. Vicdan azabından ölmüşlerdir belki de...

* Akmerkez'in erkekler tuvaletinde gördüm bu yazıyı...
"Songül Seni seviyorum." Be adam sende hiç mi kafa yok?
Songül o yazıyı nasıl görecek?
Yoksa Songül ablamızın zaman zaman erkekler tuvaletine girmek gibi bir fantazisi mi var? Vallahi kafam karıştı?

Her şehirde bir genelev açıyor bunlar. Bakın bu şehirde de dün açılmış.
Hop millet nereye gidiyorsunuz?
Yahu konuşuyoruz burada be...
(Gedik kavak kasabasında yaptığı konuşmadan)

* Kara yolları genel müdürüne uçak bileti satılmasın. Adam karayolunda seyahat etsin de yolların durumunun ne halde olduğunu görsün.
'Kadınlara kızlık soyadlarını kullandırmıyorlar oldu olacak bari isimlerini de alsınlar ellerinden. "Adınız?", "Maksut Köstepen ,karınızın adı? Maksut Köstepen..." Ne şık değil mi?"

* Tuvaletlerin duvarları sizin içindir. Duygularınızı, kız arkadaşlarınıza karşı hislerinizi tuvaletin duvarlarına yazın. Okuma yazma öğrenene kadar bu işi resim çizerek de halledebilirsiniz. Unutmayın atalarınız binlerce yıl önce böyle yapmışlardı...
* Teneffüslerde bütün ilkokul öğrencileri deli gibi oradan oraya koşarlar. Boşuna kıçınızı yırtmayın. Bu ülkede sekiz kuşaktır öğrenciler teneffüslerde deli gibi koşturuyorlar, ama buna rağmen dünya çapında atletimiz yok.

Zaten en kızdığı şey kilosu ile ilgili espri yapılmasıydı. "Lan Killing hava rüzgarlı bugün. Uçacaksın."
"Uçmam merak etme. Anan ağırlık yapsın diye dün gece donunu verdi."
İki adımda bir duyardı bu sesleri.
"Killing Bahtiyaaaar ayağına demir bağla uçacaksın."
"Demirim vardı, ama dün gece sen eve erken gelince yatağın altında unuttum."

Bir yerden bir yere soba borusu götürdüğünde yol bitmek bilmezdi.
"Herkesin elindeki kendine Killing Bahtiyar..."
"Lan rüzgardan uçmamak için mi taşıyorsun o boruları?" Çok sinirlenirdi
Killing ...
Ama sakince ve kendi üslubunda cevabı yapıştırırdı.
"Anana benimki yetmedi, ilave parça götürüyorum..."
0 Responses