Murat Çetin
Ve şu atasözünü hiç çıkarma aklından: ''Elbiseni yeniyken, şerefini gençken koru.''

Kadınlık merakını inadına kızıştıran sırrı öğrenmeye kesin olarak karar verip, sertçe seslendi İvan İgnatyiç'e. İlkin, sanığın dikkatini dağıtmak için, soruşturmaya ilgisiz sorularla başlayan bir yargıç gibi, ekonomik işler konusunda birkaç uyarıda bulundu. Sonra bir süre sustu, derin derin içini çekti, başını sallayarak:
- Aman Yarabbim! dedi. Haberleri duydun değil mi? Peki ne olacak şimdi?
İvan İgnatyiç:
- Ya, anacığım! diye karşılık verdi. Tanrı büyüktür: Yeterli sayıda askerimiz var, barut bol, topu da temizledim. Tanrı'nın izniyle hakkından geliriz o Pugaçev domuzunun!
Komutanın karısı:
-Pugaçev de kim? diye sordu.

Genç adam! Bir gün bu yazdıklarım eline geçerse, en yararlı, en köklü değişikliklerin, ancak ahlâkların düzelmesi yoluyla, hiçbir zorlayıcı sarsıntı olmadan gerçekleşenler olduğunu unutma...

Bir gün kartal, kuzguna: ''Kuzgun kardeş, söylesene'' demiş; ''şu dünyada nasıl oluyor da sen üç yüz yıl, bense topu topu otuz yıl yaşıyorum?''
Kuzgun: ''Şundan, azizim'' diye yanıtlamış onu; ''Sen taze kan içiyorsun, bense leşle besleniyorum.'' Kartal düşünmüş: ''Haydi, ben de leşle beslenmeyi bir deneyeyim'' demiş. Tamam mı, tamam. Kartalla kuzgun uçup gitmişler. Derken bir at leşi görmüşler aşağıda. İnip çökmüşler başına. Kuzgun bir yandan gagalıyor, bir yandan övgüler düzüyormuş leşin lezzetine. Kartal bir gagalamış, iki gagalamış, sonra kanat çırpıp havalanırken, ''Yok arkadaş'' demiş kuzguna; ''üç yüz yıl leşle beslenmektense, bir kere taze kan içmek çok daha iyi, sonrası
Allah kerim''. Ne dersin Kalmuk masalına? Ha?
0 Responses